5 Nisan 2014 Cumartesi

NYX 10'lu Far Paleti- The Runway Collection Secret World

Haloo!

Sınav stresiyle boğuştuğum şu günlerde kendime bir hoşluk yapayım dedim ve Morhipo'da gezinirken gözüm NYX e takıldı. Ne zamandır günlük kullanabileceğim bir far paleti bakıyordum, Nude Tude mu alsam diye çok gidip geldim ama niyeyse almak içimden gelmedi bir türlü. O yüzden bu far paletine bir şans verebilirim dedim.


Aslında çok fazla makyaj yapan biri değilim. Hatta çoğu zaman sadece allık, pudra ve ruj ile geçiştiririm günü. Ama şu sıralar tabii ki çalışmam gereken bir sınav var ve tabii ki benim içimde en ufak bir çalışma isteği yok! Bu yüzden kendimle daha çok ilgilenir oldum. Bu durumdan pişman mıyım, pek sayılmaz :)

Neyse, dönelim paletimize. Paletin üst sırası daha çok bakır- kahve tonları iken alt sırası daha çok yeşil tonlarında. Bu paleti seçmemin en önemli sebeplerinden biri de makyaj yapacaksam genelde elimin bu renklere gitmesi.

  Renklerin duruşu ise bu şekilde. Işık konusunda biraz sıkıntı yaşadım ama en yakın görüntüler bunlar oldu.

Farlar fazla ışıltılı görünüyor, ilk açtığımda hayal kırıklığına uğradım biraz. Ama gözde duruşu gayet makul, çok rahatsız etmedi. Sonuç olarak iyi bir alışveriş yaptığımı düşünüyorum.

Yorumlarınızı bekliyorum, see ya!

8 Şubat 2014 Cumartesi

Üşengeçlik Mevzusu

Uzuun bir aradan sonra tekrardan merhaba bloğum!!
Başlıkla beni bağdaştırmak aslında çok kolay, son blog postumun tarihine bakmak yeterli olacaktır sanırım. (Bu durum artık gerçekten sinirlerimi bozmaya başladı, hem de nasıl...)
Bu üşengeçlik mevzusu başıma çok iş açtı şimdiye kadar, hatta arkadaşımın deyişiyle ALES'ten "g*tte pire" almışlığım da vardır :) Zaten yolun başından belliymiş efendim benim böyle olacağım, bir bebek 10 aylık mı doğar!? -ki o da sezaryenle yani siz düşünün gerisini a dostlar.

Bütün gün yatıp tembellik etmek çok güzel, hoş ama artık kendimi çok sorumsuz hissetmeye, bütün sorumluluklarımı askıya aldığımı hissetmeye başladım. Haliyle bu da çok sinir bozucu bir durum haline geldi benim için.
Şu zaman diliminde benim için en önemli olan şey bir an önce atanabilmek (burada da bir parantez açmazsam olmazdı, ÖSYM'ye burdan sonsuz sevgiler(!) ). Belirsizlikle yaşamak gerçekten insanı çileden çıkaran bir durum.
Atanabilmem için KPSS'ye çok sıkı çalışmam gerekiyor fakat tabii ki ben uyumaktan ders çalışamıyorum! Ne kadar alarm kursam, tetikte uyumaya çalışsam da bana mısın demiyor, uyanamıyorum bir türlü! Bu fazla uyumanın dozunu daha iyi anlatabilmek için rekorumun 26 saat olduğunu belirteyim; siz anlayın artık nasıl uyuyorum :(

Kısacası bu uyku ve üşengeçlik ikilisi beni mahvediyor. Sizce bu durumdan kurtulmak için neler yapabilirim; önerilerinizi bekliyorum!



24 Eylül 2013 Salı

Bu Hafta Neler Yaptım?

Meerhaba!
Yeni hayatıma alışma çabalarım haaala sürüyor, düzenimi tam oturtamadığım ve hayatıma yeni yeni şeyler eklendiği için şu sıralar önüme bakamıyorum. Dolayısıyla da yazı yazmaya pek zamanım olmuyor. Amma ve lakin ki bundan sonra buralarda olacağım, tabii internete bağlanabildiğim sürece! :/
Hala interneti karşı apartmandan çekmem dolayısıyla bilgisayardan internete bağlanmakta çok güçlük çekiyorum, hatta yeni keşfime göre sadece koltuğun tepesinde ve pencerenin önünde çekiyor; bel tutulması hoş geldin!
Haftanın en güzel olayı fotoğraf makinemi çantasından tekrar çıkarıp kullanmaya başlayabilmem oldu! Fotoğraf çekmeyi ne kadar özlediğimi anlatamam. Şu sıralar evden doğru düzgün çıkmadığımdan sadece evimin minik üyesi Çakıl’ın fotoğrafları var. Pisicikle yeni hayatımıza ve birbirimize iyice alışıyoruz artık. Hatta geçen hafta hastalıktan yataktan kalkamadığımda beni iyileştiriverdi 3 günde! J




Şimdilik makineden biraz korkuyoruz ama bu gidişle birkaç güne alışırız herhalde diye düşünüyorum.



Yeni evimize alışma safhamız süredursun, giysi odamı da yavaş yavaş düzenliyorum sayılır. Tek başına eve çıkınca fazla odaları ne şekilde değerlendirsem diye düşünüyor insan. E madem fazladan odam var, orası benim giysi odam olsun dedim –ve oldu! Hala giysilerim tam bir düzene kavuşamamış olsa da şifonyerimin düzenlemesi bitti!




Tabii ki küçük alışverişlerim olmadan evime alışamazdım, bu hafta bikaç şey aldım. Avon’dan bana göre geniş çaplı bir alışveriş yaptıktan sonra hadi bi’ de Watsons’a uğrayayım dedim. Neler almışım bir bakalım J




Benim için olmazsa olmaz bir eylem olan kitap okumaya fırsat bulamamam sinirlerimi baya bozsa da an itibariyle Ayşe Kulin’in “Dönüş” adlı kitabına başlıyorum. Ayşe Kulin’in eserlerini severim, bakalım bunda nasıl bir olay örgüsüne kaptırıp gideceğim?



Veee hayatımdaki en büyük değişiklik geliyor! Çok uzun bir aradan sonra hoş geldin dershane hayatı diyerek KPSS dershanesine yazıldım ve pazar günü büyük maraton başlamış oldu. Tabii ki çalışmayı sevmem ve notlarımı açıp okumaya istekli olmam için en önemli unsur defterdi. Bu defteri görünce sevimliliğine yenik düşüp bağrıma bastım ve Pazar günü içine hiç de hoş olmayan Öğrenme Psikolojisi, Matematik ve Tarih notları tutulmuş oldu.




İşte son bir haftam bu şekildeydi. Kısa süre sonra tekrar görüşmek üzere!

7 Eylül 2013 Cumartesi

Sombrenix'ten Çok Tatlı Bir Çekiliş Var!

Şu sıra sadece telefondan Bloglovin'le idare ettiğim için kapsamlı bir blogger araştırması yapamıyordum. İnternet bulunca hemmen daldım blogger a, veeee Sombrenix'e rastladım.

Sombrenix'in Ufak Bir Çekiliş adını verdiği bir çekilişi var efendim şu sıralar, linke tıklayarak çekilişe katılabilirsiniz, Sombrenix'in profilini de inceleyin mutlaka :)


Çekilişte de verilecek ürünler fotoğraftaki gibidir.

En kısa zamanda tekrar görüşmek üzereee :)

Sonunda!

Sonunda taşınma işlemlerimi bitirebildim, evimde şu an internet bağlantısı olmadığı için komşudan gelen çok zayıf bir bağlantıyla idare ediyorum maalesef :/ Olsun bu kadarı da yeterli diyip hemen yazımı yazmak istedim :)
Şu sıralar taşınma telaşından başka bir şey düşünemez oldum, o yüzden aldığım kitapları okuyamıyorum. Peki hangi kitapları mı aldım? Arka kapak yazılarıyla birlikte işte yeni kitaplarım, buyrunuz efendim :)


Stiletto- Sana Bir Sır Vereyim Mi? Öyleyse Biraz Yaklaş

"Vicky Harper...
Hala bekâr!
İnanabiliyor musunuz?

30 yaşını çoktan geçti. (Kimseye söylemeyin ama 34 yaşında!)
Kendi PR şirketini gayet başarılı biçimde yöneten güzel bir kadın o.
Ama en son "gerçek romantik randevu"su neredeyse bir asır önceydi!
Ne yapsa olmuyor! Aşk enerjisini çekmek için evini feng shui'ye göre dekore ettirmeyi bile göze aldı...

Durun bir dakika... İşler değişiyor galiba...
Çünkü Vicky'nin karşısına tam da aradığı şey çıkıyor...
"Evren"den dilediği her şeyi sipariş edebileceğini söyleyen bir "çekim yasası" kitabı... Artık yakışıklı, seksi ve üstüne üstlük düzgün bir erkek arkadaşa ve aradığı aşka kavuşabilecek...
Ama ne dilediğine çok dikkat etmesi gerekiyor.
Çünkü dilekleri her an gerçek olabilir!"


"İnsanın yaşı yaptığı işle hesaplanırsa eğer, ilk hikâyesinin yayımlanması üzerinden çeyrek yüzyıl geçen Buket Uzuner yirmi beş yaşında. Edebiyatta gümüş yılını kutlayan yazar, okurlarına ve kendisine bir armağan vermek için Gümüş Yaz'ı yazdı. Yazmakla geçen yirmi beş yıl onun yaşamının tam da Yaz mevsimine denk düştüğü için adını Gümüş Yaz koydu. Gümüş Yaz, bir edebî otoportre! Gümüş Yaz, bir Buket Uzuner kitabı."



"Gerçekler acıdır; acıtır, incitir...

Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka kutusunda bulduğu mektuplar...

Deryanın, iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi öğrenmesi, onu dünyanın bir megakentinden ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır. 

Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir?

Öğreneceklerini kabul edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir?

O kapı açılırsa elbette...

Dönüş, aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı."


İşte yeni aldığım cicilerim, bir an önce okunmak için bekliyorlar!
Bundan sonra buralardayım, görüşmek üzere! :)

27 Ağustos 2013 Salı

Taşınıyoruuz!

Artık ben de bir mezunum! Bu sebeple de 2 yıldır arkadaşlarımla yaşadığım evden yaprak dökümü gibi ayrılıverdik. Ve deli gibi ev aramaya giriştim! 
Bornova'da evler öğrenci sömürme adına baya tuzlu olduğundan ve tek başıma yaşayacağımdan artık Bornova'da yaşamaya devam edemezdim (aman ne üzüldüm). Harıl harıl Karşıyaka'dan ev aramaya başladım -veee sonunda çok tatlı bir evim oldu! Yaklaşık 2 haftadır bu koşuşturmacayla nasıl yorulduğumu tarif edemem ama sonucundan çok memnunum. 
Tabii ki daha evimin biiirsürü eksiği var ama yavaş yavaş onları da hallederim diye düşünüyorum. Tamamen yerleştikten sonra fişek gibi geri döneceğim. 

Görüşmek üzeree!

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Bayram Şekeri Tadındaki Watsons İndirimi

Öncelikle hoşgeldim demek istiyorum! Bu blogda neler olacak diye birkaç gündür kendime soruyorum. Ne yapıyorsam, ne duyuyorsam ve görüyorsam hepsi olmalı dedim ve bu fikri çok beğendim. İlk yazımı da başladığından beri kendimi durduramadığım Watsons'ın bayram indiriminde neler bulduğum hakkında yazmaya karar verdim :)

Efendim bu indirimi bana anında fişekleyen yakın arkadaşıma tabii ki nezaketen ne istiyosun diye sorma gafletinde bulundum. Maybelline Color Tattoo'nun On and on Bronze'unu istediğini söyledi. Kendimi Watsons'a attığım gibi ilk işim Maybelline standına gitmek oldu. Ve şanssızlığın böylesi, -bronze dan sadece bir tane kalmıştı, 2 tane alırım diye düşünüyordum. Diğer renkler o anda pek içime sinmeyince bir tane almak durumunda kaldım :/

On and on bronze farın böyle bir tonu var ve ben buna ba-yıl-dım! Tabii ki parmaklamadan o Color Tattoo'yu sana veremezdim Selincim üzgünüm :)

Bunun dışında ihtiyacım olan ve gidip almadığım birkaç şeyi de toplayıverdim. Bunların arasında Diadermine'in toniği,  Flormar'ın oje kurutucu spreyi, BB Krem, Nivea'nın çok merak ettiğim Duşta Vücut Kremi, Rimmel'in Match Perfection Bronzer'ı ve kapatıcı ile aydınlatıcı vardı.





Pastel standına gittiğimde Magic Touch Coverstick & Hihlighter'ı gördüm. Özellikle aydınlatıcının simli olduğunu görünce dayanamayıp kaptım ve çok mutlu oldum!






Daha sonra da tabii ki caaanım Kate Moss Rujların başına üşüştüm! Kış aylarında 19 numaralı rujunu almıştım ama yazın o ruju kullanmayı pek istemedim açıkçası.Daha naturel tonlarda bir ruj ararken 07 numarayı denememle alıp yürümem bir oldu. Ayrıca çook tatlı bir kokusu var!







Ben tam bir oje delisiyim. Genelde farklı renklerde oje sürmeyi seviyorum. O yüzden denemek için birkaç ojeye de hayır diyemedim açıkçası. Zaten ne zaman bir kozmetik mağazasına girsem, hiçbir şey bulamazsam oje alıp çıkıyorum.


 
NYC'nin 205- Boundless Berry (Soldaki) ve 257- Lavender Cupcake Ojelerini aldım. Fırçalarını keşke biraz daha büyük yapsalarmış diye düşünmedim değil. Rimmel'in oje fırçalarını çok seviyorum o açıdan. Rimmel'den de 411- Navy Seal adlı ojeyle Pastel'in 112 numaralı ojesini de kaptım. Altın rengi yaldızlı oje istiyordum ve sanırım aldığım bu 4 oje içinden en çok onu beğendim. Rimmel'in rengi de çok güzel.



Genel olarak Watsons alışverişinden aldıklarım burada efendim. En çok içime sinen alışverişlerden birini yaptım, çok mutluyum :)

Biterken; bu blog makyaj blogu değildir. Sadece denemeyi ve kozmetiklerle haşır neşir olmayı seviyorum. Bu yazıya noktayı koyarken de en sevdiğim şarkılardan biriyle ilk yazımı kapatmamak olmaz tabii. Görüşmek üzere!